Araştırmacılar, bir kişinin öldükten sonra vücudunun bazı bölgelerinde belirli genlerin aktif hale geldiğini ve hücrelerin kendilerini onarmaya çalıştığını gözlemledi. Bu durum, "ölümün alacakaranlığı" olarak adlandırılan bir süreçte, vücudun ölümle uzlaşmaya çalıştığı anlamına geliyor. Ancak bu çabalar, beklenmedik bir sonuç doğurabiliyor.
Bu beklenmedik sonuç, bazı hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başlaması ve kanser oluşumuna zemin hazırlaması. Ölen bir kişinin organını alan kişide, daha sonra kanser gelişme riskinin artmasının nedeni olarak bu durum gösteriliyor. Yani, bir anlamda, ölü bir kişinin vücudundaki hücrelerin çabaları, başka bir kişinin hayatını tehdit eden bir hastalığın başlangıcına yol açabiliyor.
Bu bulgu, organ nakli alanında yeni bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. Ölümden sonraki bu süreç, organların nakil için uygunluğu ve alıcıların uzun vadeli sağlığı konusunda yeni sorular ortaya çıkarıyor. Bilim insanları, bu bulgular ışığında organ nakli protokollerini yeniden değerlendirerek, kanser riskini azaltmaya yönelik yeni stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar.
Bu çarpıcı keşif, ölümün kesin bir sınır değil, karmaşık bir süreç olduğunu bir kez daha gösteriyor. Aynı zamanda, yaşam ve ölüm arasındaki sınırların ne kadar ince olabileceğini de gözler önüne seriyor.
KAYNAKLAR :
The footnoted sites. For the image: William Fairland, The body of a man lying down with the trunk dissected: two figures showing the lungs after breathing out (above) and after breathing in (below, simulated by inflating the lungs), from Francis Sibson, Medical Anatomy (London, John Churchill, 1869): Plate 17, 1866, coloured lithograph. Wellcome Collection (no. 642390i). Digital image courtesy of Wellcome Collection (CC BY 4.0).